top of page

HİÇ BİTMEYEN İHTİYACIMIZ: OYUN

  • psksevgikilinc
  • 27 Tem
  • 3 dakikada okunur

 


ree

Oynamaya anne karnında başlarız. Ellerimizle, ayaklarımızla, mimiklerimizle... Ultrasonda cinsiyetimizi göstermeyerek, gülerek, tekmeler atarak… Yolculuğumuz daha tohumlarımızdayken başlar. Peki, oyun yalnızca çocuklukla mı sınırlıdır? Oyun denince ilk akla çocuklar gelir, ancak oyun çocuklukla birlikte sona erer mi?

 

Çocuklar oyunla iç içedir; ancak oyun ihtiyacı yaşam boyu sürer. Peki, bu ömür boyu devam eden oyun nedir? Sadece bebeklerle evcilik oynamak ya da arabaları çarpıştırmak mıdır?


 

Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre oyun:

- “Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence; baçıçe.”

- “Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi.”

- “Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü.”

 

Oyun, hayatın her anında ve her yerinde gerçekleştirebileceğimiz bir eylemdir. Oyuncaklarla değil, oyunla var olan bir deneyimdir. İnsanlık tarihi kadar eski olan oyun, sadece insanlara özgü de değildir. Hem vahşi hem de evcil hayvanlar oyun oynar.


 

Peki, neden çoğumuzun zihninde oyun sadece çocukluğa özgüdür?

 

Çocuklar kendilerini kelimelerle ifade edemediklerinde en iyi bildikleri yolu seçerler: Oyun. Çocuk büyüdükçe, deneyim kazandıkça oyunları da çeşitlenir, değişir ve evrilir. Oyunlar bir anda bitmez; okul başladığında dersler artar, beklentiler yükselir ve bir süre sonra çocuk sadece görevlerine odaklanmaya başlar. Ardından yetişkinlik gelir ve kendini ifade etmek için kelimeler devreye girer. Bu noktada yetişkinin oyuna ihtiyacı kalmadığı düşünülür.

 

Oysa oyunun çocuk hayatındaki birçok işlevi vardır: Kendini ifade etmek, öğrenmek, gelişmek ve en önemlisi eğlenmek. Eğlenmek, gülmek ve kahkaha atmak, sinir sistemini rahatlatır ve kişinin güvende hissetmesini sağlar. Yetişkinlikte de eğlenmek aynı işlevi görür. Bazen kelimeler yetersiz kaldığında oyun devreye girer ve yetişkinin kendini ifade etmesine olanak tanır. Beden hareketleri, dans, boyalar, resimler, fotoğraflar, tiyatro ve sinema yetişkinler için de birer oyun alanıdır.

 

Anne karnında bedenimizle başlayan oyun, yetişkin olduğumuzda da bizimle kalır.

 

“Yeryüzü, taşları, ağaçları, kuşları ve sularıyla eğer özgür ve sağlıklıysa, ona yakın yaşayan, ondan beslenen insanlar muazzam bir hayat yaşar. Ve yaşamın paylaştığı diğer her şeyle bağlı olduğunu öğrenir… der Azime’nin Yumağı kitabında. Nasıl ki doğa ve yeryüzü birbirine bağlıysa, oyun da bizi çocukluğumuzla birbirine bağlar. Çocukluğumuzla olan bu bağ, oyun sayesinde iyileştirici bir güce sahip olur. İçimizdeki çocuk ve oyun, yetişkin dünyasının temel taşları haline gelir.

 

“İçimizdeki Çocuk engellendiğinde kendiliğindenliğimizi ve yaşama sevincimizi kaybederiz. Bu da zamanla enerji kaybına, kronik ya da ciddi hastalıklara sebep olur… İçimizdeki Çocuk’u sakladığımızda aynı zamanda kendimizi diğer insanlardan da soyutlarız. Gerçek hislerimizi ve arzularımızı hiçbir zaman bilemezler ve gerçekte kim olduğumuzu göremezler. Gerçek bir insan olabilmemiz için, İçimizdeki Çocuk’un kucaklanmaya ve düşüncelerini açıklamaya ihtiyacı vardır.” (Capacchione, 2017).

 

İçimizdeki çocuk, oyun, yetişkinlik, yaratıcılık, spontanlık, otantiklik... Bu kavramlar birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Aralarındaki en kıymetli bağ ise hayat boyu bizimle olan oyundur.

 

Oyun, bizi çocukluğumuz ve yeteneklerimizle olduğu kadar, sinir sistemi üzerinde de sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Beden hareketleriyle oyun derinleşir ve sinir sistemi sakinleşir. Her yetişkinin oyunu kendine özgüdür. Kimi sahnede bir rol üstlenir, kimi bir fotoğraf karesi yakalar, kimi ise parkta spor yapar. Yetişkinler için de oyun, tıpkı çocuklar için olduğu gibi önemli bir ihtiyaçtır. Oyun, yalnızca boş zaman aktivitesi değil, her an ihtiyaç duyduğumuzda başvurabileceğimiz bir kaynaktır. Bu kaynağın önemini göz ardı edebiliyoruz. Yetişkin olarak oynamaya devam etmek bizi güçlendirecek, çeşitlendirecek ve otantikliğimize yatırım yapacaktır.

 

Çocukken sık sık yaptığımız, hiçbir materyale ihtiyaç duymadığımız oyunlar — bulutların şekillerine bakmak, doğayla oynamak — yetişkinliğimizde de devam edebilir.

 

Hayatımızdan oyunun hiç eksik olmadığı, her daim var olduğu güzel günlerimiz olsun.

 

Kaynaklar 

 

Çağıl, İ. Azime’nin Yumağı, Sinek Sekiz Yayınları.

Capacchione, L. (2017). Sanat Terapisiyle İyileşmek(2. Basım). Kaknüs Yayınları.

            Türk Dil Kurumu.(2024,09,17). https://tdk.gov.tr/

 

 
 

Abonelik Formu

Duyuru ve önerilerim için ücretsiz abone olabilirsiniz.

©2024, SEVGİ KILINÇ tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page